HABERLER
  • LPG ithalatı şubatta yıllık bazda yüzde 11.45 azaldı
  • EPDK’nın tek ürün tek fiyat kararı Resmi Gazete’de
  • Brent petrolün varil fiyatı 83,88 dolar
  • Nijerya΄da yakıt krizi: Birçok benzin istasyonu kapandı
  • Akaryakıt Ürünlerinde Fiyat Artışı
  • Türkiye΄nin petrol ithalatı şubatta yüzde 11 arttı
  • Brent petrolün varil fiyatı 85,59 dolar
  • Yeni Nesil ÖKC’lere geçişte süre uzatımı
  • Küresel piyasalarda petrol ve gaz keşifleri yarıya düştü
  • Brent petrolün varil fiyatı 87,56 dolar
  • Akaryakıt depolama tesislerinde tarife değişikliği
  • Brent petrolün varil fiyatı 89,45 dolar
PROF DR NUTRETTİN KALDIRIMCI “ FİYATA MÜDAHALE OLMAMALI “

PROF DR NUTRETTİN KALDIRIMCI

“ FİYATA MÜDAHALE OLMAMALI “

Kurum’un enerji piyasalarına yönelik uygulamalarını Enerji Petrol Gaz’a değerlendiren Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin Kaldırımcı, Rekabet Kurumu olarak, fiyat düzenlemelerinin uzun vadede yaratacağı olumsuzluklara dair ciddi endişe taşıdıklarını ifade etti.

‘Fiyatların piyasa dışı mekanizmalarca belirlenmesine karşıyız’

Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin Kaldırımcı, Enerji Petrol Gaz Ankara Temsilcisi Murat Fırat΄ın sorularını yanıtladı. Hangi piyasa olursa olsun, fiyatların piyasa dışı mekanizmalarca belirlenmesine karşı olduklarını belirten Prof. Dr. Kaldırımcı, "Doğal tekel niteliğinde olmayan sektörler bakımından fiyat düzenlemesinden olabildiğince kaçınılması gerekmektedir. Kısa vadede kimi sorunlara çözüm bulma amacıyla hayata geçirilen tavan ve taban fiyat uygulamalarının, uzun vadede sosyal refahı olumsuz etkileyebileceğine yönelik önemli endişelerimiz bulunuyor" dedi.

Rekabet Kurumu, gerek işlevi gerekse kapsadığı alan bakımından diğer düzenleyici kurumlara göre daha farklı bir noktada bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde 13. yaşını kutlayan Rekabet Kurumu΄nun, gelinen noktada faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kurumumuzu diğer düzenleyici otoritelerden daha farklı bir noktaya koyan, öncelikli olarak ülke ekonomisi için önem taşıyan bütün sektörleri rekabet açısından takip ediyor olmasıdır. Bu özellik çok geniş bir yelpazede faaliyet göstermemizi sağlıyor. Bu sektörlerden bazılarında düzenleyici kurumlar olabiliyor ve böyle durumlarda en verimli işbirliğini sağlayacak şekilde bu otoritelerle dirsek temasına geçiyoruz. Sektörün kendi düzenleyicisinin olmadığı durumlarda ise, piyasada adil rekabet koşullarının oluşması için gözetim ve denetim faaliyetlerimizi yürütüyoruz. 13 yılda aldığımız mesafeyi sağlam adımlarla geçtiğimizi ve bundan sonraki yolculuğumuz için gerekli altyapıyı oluşturma noktasında ciddi bir birikim oluşturduğumuzu düşünüyoruz. 

"Kanunun daha  anlaşılabilir olması için bazı hükümleri biraraya getiriyoruz"

Rekabet Kurumu΄nun çalışmalarının yasal dayanağını oluşturan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun΄da bir takım değişiklikler gündemde. Temel olarak ne tür değişikler yapılmasını bekliyorsunuz?

Yapmayı planladığımız değişikliklerden bahsetmeden önce, bu ihtiyacın nereden doğduğunu anlatmakta fayda var. Bilindiği gibi Kanunumuz, 1997 yılından beri uygulanıyor. Bu süre içinde bir yandan biz daha iyi noktalara getirebileceğimiz başlıklar tespit ederken, mehaz AB hukukunda da önemli değişiklikler oldu. Yanı sıra OECD tarafından yayınlanan "Türkiye Rekabet Hukuku ve Politikası Gözden Geçirme Raporu"nda bazı değişiklik önerileri gündeme getirildi.  Hülasa, her zaman ifade ettiğimiz rekabet hukukunun dinamik doğası bizi bazı değişimler yapma ihtiyacı oluştu. Bütün bu gerekliliklerden hareketle planlanan yenilikleri şöyle sıralayabiliriz; Kanunumuzun daha açık ve anlaşılabilir olması amacıyla bazı hükümleri bir araya getiriyoruz, birleşme ve devralma işlemleri ile ilgili hükümleri AB modeline uygun bir şekilde ve daha detaylı olarak düzenliyoruz, taahhüt gibi yeni mekanizmalar getirerek rekabet ihlallerinin daha kısa bir sürede son bulmasını hedefliyoruz. Bu sıraladıklarımızla da sınırlı olmayan değişiklikler vasıtasıyla, ulusal ve uluslararası alanda takdir gören uygulamalarımızı daha da geliştirmeyi Kanun΄un Kurum ve Kurul΄a verdiği yetkilerin kapsamını netleştirerek Kurumu daha öncelikli alanlara yöneltmeyi, aynı zamanda Kanun΄un yaptırımlarına muhatap olan teşebbüslerin haklarını hem şeffaf hem de eskisinden daha iyi bir duruma getirmeyi hedefliyoruz.

Rekabet Hukukumuzun AB Rekabet Hukuku ile uyumu konusunda hangi aşamadayız? Bu konuda giderilmesi gerektiğini düşündüğünüz eksiklikler var mı?

Rekabet Hukuku uygulamalarının ülkemizin AB ile en uyumlu alanlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.  Nitekim 2009 İlerleme Raporu΄nda da antitröst alanında yüksek düzeyde bir uyum gösterdiğimiz ifade edildi. AB΄de kendi alanımıza ilişkin gelişmeler günbegün takip edilmekte ve bunlardan kendi mevzuatımıza ya da uygulamalarımıza dahil etmemiz gerekenler hakkında gerekli mevzuat çalışmaları yapılmaktadır. Kamuoyu görüşüne açılan Birleşme Devralmalar Tebliği Taslağı΄nı da bu konuya ilişkin güncel bir örnek olarak sunabiliriz. Bu bilgileri verdikten sonra akla "Rekabet Politikası faslının müzakerelere niçin açılmadığı?" sorusu gelebilir. AB ile yürütmekte olduğumuz 35 müzakere faslından 8 numaralı başlık olan Rekabet Politikası, antitröst uygulamaları ve devlet yardımları şeklinde tanımlayabileceğimiz iki ayak üzerinde durmaktadır. İlerleme Raporlarında gelişme sağlanmadığı belirtilen ve faslın müzakerelere açılması önünde engel teşkil eden devlet yardımları konusu Kurumumuz görev alanının dışında olmakla birlikte aynı çatı altında değerlendirildiğinden bu sorun yaşanmaktadır.  Devlet Yardımları alanında gerekli mevzuatın yasalaşması ve idari kapasitenin tesis edilmesinin ardından fasla ilişkin müzakerelerin sorunsuz bir şekilde sonuçlandırılacağına inanıyoruz.

Rekabet Kurumu çok yoğun bir çalışma temposuna sahip. Karar alma sürecinde sıkıntılar yaşanıyor mu? Sürecin mümkün olduğunca etkin, verimli ve hızlı olabilmesi için ne tür önlemler alıyorsunuz?

Kurum olarak çalışma sürecimiz bir başvurunun, bildirimin, şikayetin veya ihbarın tarafımıza ulaşması ya da bir konuyu re΄sen takibe almamızla başlar. Bu aşamadan sonra bir inceleme heyeti oluşturularak konuyla ilgili bir rapor hazırlanır ve Kurulumuz önüne gelen raporu değerlendirerek dosyayı karara bağlar. Kararın ardından hesap verebilirlik açısından işimizin çok önemli bir parçası olan gerekçeli kararlarımız hazırlanır ve bunlar internet sitemizden yayımlanır. Karar alma sürecinde yaşanan temel sıkıntıları günümüzün hukuk ve iktisat birikimi çerçevesinde, günün ihtiyaçlarına uygun,  dünyadaki en iyi uygulamalara paralel kararlar alabilmek ve piyasalarda oluşan rekabet sorunlarını gidermek konusunda yüksek hassasiyetin getirdiği sorumluluk ve ülkemiz idari yapılanması açısından yeni olduğunu söyleyebileceğimiz düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile rekabet otoritesinin zaman zaman görev kesişmeleri olarak sıralayabiliriz, ki kuşkusuz bunlara da zaman içerisinde çözüm bulunacaktır.

4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu΄nda BOTAŞ΄ın ithalat sözleşmelerinin özel sektöre devri ve böylece tedarik piyasasının rekabete açılmasıyla ilgili hususların tam olarak uygulanamadığı görüldü. Kurumunuzun bu konudaki görüşleri neler? Doğal gaz piyasasının rekabete açılması konusunda, yasal çalışmalara temel dayanak oluşturabilecek, yol gösterici niteliğinde yapmış olduğunuz çalışmalar bulunuyor mu?

4646 sayılı Kanun uyarınca, BOTAŞ΄ın mevcut doğal gaz alım sözleşmelerini, her yıl yüzde 10΄dan az olmamak kaydıyla, 2009 yılına kadar toplam yıllık ithalat miktarı yıllık ulusal tüketimin yüzde 20΄sine düşünceye kadar devretmesi gerekmekteydi. Bu düzenleme ile BOTAŞ΄ın ithalat pazar payının yüzde 20΄ye indirilmesi, bunun sonucunda piyasaya yeni ithalat şirketlerinin girmesi ve Rekabet Kurumu açısından çok önemli olan üst pazarda rekabetin tesis edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, 2005 yılının Kasım ayında ihale düzenlenmiş ve Rekabet Kurulu΄nun da izin vermesiyle birlikte Bosphorus Gaz, Enerco, Avrasya Gaz ve Shell 2007 yılında BOTAŞ΄ın 1998 yılında Gazprom Export ile imzalamış olduğu doğal gaz alım kontratını kısmi olarak devralmaya hak kazanmıştır. Bu devrin ardından, doğal gaz ithalatında özel sektörün payı yüzde 11΄e çıkmış ve BOTAŞ΄ın ithalat pazarındaki yüzde 90΄nın biraz altına düşmüştür. Özel sektöre devredilen bu yüzde 11΄lik pay, piyasanın özel sektör katılımına açılması acısından iyi bir başlangıç olmakla birlikte, 4646 sayılı Kanun ile öngörülen BOTAŞ΄ın pazar payını 2009΄a kadar yüzde 20΄ye düşürme hedefi yanında çok küçük kalmaktadır. Ancak gözden kaçırılmaması gereken nokta, miktar anlamında bu büyüklükte bir kontrat devrinin, 8 yıl gibi kısa bir sürede başarılmasının neredeyse imkansız olduğu ve bu ölçekte bir devrin bu kadar kısa bir sürede daha evvel hiçbir ülke tarafından başarılamamış olmasıdır. Bu bakımdan, ithalat sözleşmelerinin Kanun΄da öngörülen süre içinde özel sektöre devredilememiş olmasının anılan sebeplerle teknik açıdan mazur görülebileceğini düşünüyoruz. Nitekim bu kontrat devirlerine ilişkin bu aksaklığın, 4646 sayılı Kanun΄da yapılacak değişiklik ile giderileceğini, söz konusu kontrat devirlerinin hem miktar hem de süre bakımından, BOTAŞ΄ın hâlihazırdaki ΄Al ya da öde΄ yükümlülükleri yanında arz güvenliğine ilişkin hususlar da dikkate alınarak revize edileceğini umut ediyoruz. Önemli olan nokta, siyasi otoritenin doğal gaz piyasasının serbestleştirilmesinin ne ölçüde ulusal çıkarlarımızla örtüştüğüne karar verip o karara istinaden strateji geliştirmesidir. Şöyle ki, doğal gaz ithalatında yüzde 97 oranında dışa bağımlı olan Türkiye΄nin, mevcut sağlayıcıları ile olan kontratlarını, o kontratların doğal gaz kullanıcıları açısından en önemli unsuru olan doğal gaz fiyatında çok büyük düşüşlere yol açıp açmayacağı kesin olmayacak şekilde sırf serbestleştirme mantığı gereği özel sektöre devredilmesinin, kamuya ait bir tekelin tüketiciler açısından herhangi bir fayda yaratılmadan sadece özel sektöre ait bir tekel haline mi getirildiği, aksine böyle bir devrin başta fiyat düşüşü, hizmet kalitesinin artması, ülkeye özel sektör tarafından bir know-how getirilmesi gibi olumlu yönleri olumsuz yönlerinden fazla ise ve ortaya çıkan bu faydanın adil biçimde tüketicilere yansıtılması söz konusu olacaksa kontrat devirlerinin bir anlam ifade edebileceği görülmektedir. Aksi halde, bu dışa bağımlılık oranı nedeniyle, üst pazarda kontrat devirleri ile tesis edilecek rekabet ortamının sayılan faydaları ortaya çıkarması söz konusu değil ise, EPDK΄nın mevcut doğal gaz kullanıcılarını koruyacak regülasyonlarının güvencesi altında BOTAŞ΄ın dikey yapısının korunması, hatta Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı entegrasyonu ile uluslararası arenada rakipleri ile rekabet edebilecek bir ulusal enerji şampiyonu yaratılması da hükümetimizin önündeki seçeneklerden bir tanesidir. Nitekim Avrupa Komisyonu tarafından 25 Haziran 2009΄da onaylanan Üçüncü Enerji Paketi incelendiğinde, başta Almanya ve Fransa olmak üzere, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ısrarı üzerine, elektrik ve doğal gaz piyasalarının serbestleştirilmesinin olmazsa olmaz koşulu olarak Türkiye gibi ithal modellere dayanan ülkelere örnek gösterilen ayrıştırma hususunda bile gerektiğinde önemli esnemeler sağlanabildiği görülmektedir. Bu gerçeğin iç piyasaya uyarlanabilecek sonucu ise, elektrik, gaz gibi ağ endüstrilerinin rekabete açılmasında hiçbir model tam olarak mükemmel değildir. Önemli olan ülkenin ulusal çıkarları ile rekabetin yaratacağı tüketici refahı arasında sürdürülebilir bir dengenin yaratılmasıdır. Bu bakımdan, BOTAŞ dikey yapısının tamamen korunduğu ya da TPAO ile entegre edildiği bir model de, piyasanın tam olarak rekabet açılıp BOTAŞ΄ın sadece iletim hizmetleri ile iştigal ettiği bir piyasa yapısı da tartışılabilmeli ve ülkemiz çıkarlarına hangisi uygunsa o model benimsenmelidir. Bu doğrultuda, doğal gaz piyasasının en optimal şekilde rekabete açılabilmesi için değerli meslek personelimizin yürütmekte olduğu ve doğal sektörünün her yönüyle değerlendirildiği "Doğal Gaz Sektör Raporunun" çalışmaları devam etmektedir. Buna ilaveten, 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu ve ikincil mevzuatta yapılacak değişikliklere görüş verilmek suretiyle de piyasanın rekabet açılmasında Rekabet Kurumundan beklenen katkılar sağlanmaya devam edilecektir.

Elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmelerine ilişkin çalışmalar devam ediyor. Bu süreçte rekabete olumsuz etki yapabileceğini düşündüğünüz gelişmeler oldu mu? Elektrik özelleştirmelerine ilişkin yasal altyapıyı yeterli buluyor musunuz?

Öncelikle belirtmek gerekir ki, sadece elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmeleri değil bütün özelleştirme yoluyla gerçekleştirilen devir işlemleri esas itibarıyla Kanun΄un "Birleşme ve Devralma" başlıklı maddesi 7. kapsamında Rekabet Kurulu iznine tabi işlemlerdir. Özelleştirme yoluyla gerçekleştirilen devir işlemlerinde farklı bir hukuki sürecin söz konusu olması ve ayrıca özelleştirmelerin ilgili piyasaların rekabetçi yapısı üzerindeki belirleyici etkisi dikkate alınarak, özelleştirme işlemlerinde takip edilmesi gereken usul ve esaslara ilişkin özel bir düzenlemenin bulunması ihtiyacından hareketle 1998/4 sayılı Tebliği yayımlanmıştır. Bu Tebliğ kapsamında özelleştirme işlemlerine ilişkin sürecin "ön bildirim" ve "(nihai)  izin" olmak üzere iki aşamaya ayrıldığı görülmektedir. Ön bildirim aşamasında Kurul daha çok rekabet savunuculuğu ile ilgili rolünü yerine getirmekte ve söz konusu özelleştirmenin daha rekabetçi bir piyasa sağlamasına yönelik yapılabileceklere ilişkin tavsiyelerini ortaya koymaktadır. Nitekim TEDAŞ özelleştirmelerine ilişkin ön bildirim aşamasında Rekabet Kurulu konuya ilişkin oluşturduğu görüşte, devralan tarafların geçiş dönemi sonuna kadar dağıtım faaliyetleri ile diğer faaliyetlerin hukuki ayrıştırmaya tabi tutulmasının nihai izin koşulu olduğunu belirtmiştir. Devam eden süreçte, Elektrik Piyasası Kanunu΄nda yapılan değişiklikle birlikte Rekabet Kurulu görüşü içinde yer alan hukuki ayrıştırma ilkesinin sektörel düzenleme haline geldiğini görüyoruz. Özelleştirme sürecinin nihai izin aşamasında ise Rekabet Kurulu devir işleminin ihale sonrası ortaya çıkan alıcı taraflar bakımından Kanunun 7. maddesi kapsamında hakim durum yaratma açısından sorun oluşturup oluşturmadığını değerlendirmektedir. Dolayısıyla, elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmeleri sürecinde rekabet hukukunun uygulanması bakımından bir sorun olmadığını ve rekabetçi yapı üzerinde olumsuz etki doğuracak olması halinde Rekabet Kurulunun duruma müdahale etmesi için yeterli hukuki altyapının bulunduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bununla birlikte, bu piyasalardaki serbestleşme sürecinin başarısını sadece özelleştirmelerle sınırlı tutmak doğru olmayacaktır. Halen geçiş dönemi içinde olunması dikkate alındığında yasal alt yapının bugün için yeterli olduğu söylenebilirse de, birincil ve ikincil mevzuata ilişkin geçiş dönemi sonrasına yönelik olarak çalışmalara ihtiyaç bulunduğunu düşünmekteyiz. Rekabet Kurumu olarak enerji sektörüne yönelik yasal alt yapı çalışmalarında bugüne kadar sektörel düzenleyici kurum olan EPDK ile yakın ilişkiler içinde olunmuş ve sektöre ilişkin ikincil mevzuatın hazırlanması aşamalarında görüş verilmiştir. Ancak zaman zaman yapılan düzenlemelere ilişkin süreçte Rekabet Kurumunun devre dışı kalabildiği görülmektedir. Örnek olarak 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu΄nda değişiklik yapan 9.7.2008 tarih ve 5784 sayılı Kanunun hazırlık sürecinde Rekabet Kurumu görüşü alınmamış olup söz konusu değişikliğin nihai halinde yer alan ve rekabetçi yapı bakımından önem arz eden "kontrol" tanımı, üretim ve toptan satış eşiklerine ilişkin hükümlerin yeniden düzenlenmesi ve dağıtım faaliyetlerinin hukuki ayrıştırmaya tabi tutulması gibi piyasanın rekabetçi yapısı bakımından anahtar konumdaki hususlar ancak Komisyon aşamasında Rekabet Kurumu önerisiyle gündeme gelmiş ve Elektrik Piyasası Kanunu΄na eklenmiştir. Devam eden süreçte yasal alt yapının daha sağlıklı hazırlanabilmesi bakımından, enerji sektöründe kanun/ikincil düzenleme gibi mevzuatın hazırlanması süreçlerinde yürütülen çalışmalara Rekabet Kurumunun olabildiğince erken katılımının sağlanmasının önemli olduğu açıktır.

"Tavan ve taban fiyat uygulamaları uzun vadede sosyal refahı olumsuz etkileyebilir"

Geçtiğimiz yıl EPDK petrol piyasasında tavan fiyat uygulamasına gitti. Yine geçtiğimiz aylarda şehirlerarası otobüs firmalarına taban fiyat uygulaması getirildi. Bu tür uygulamaları Rekabet Kurumu olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Taban ve tavan fiyat uygulamalarının rekabete etkisi nedir?

Normal şartlarda fiyatların piyasa dinamikleri çerçevesinde yine piyasada belirlenmesi en uygun olan yoldur. Bu nedenle hangi piyasa olursa olsun, fiyatların piyasa dışı mekanizmalarca belirlenmesine karşı olduğumuzu ifade etmek isterim. Bazı sektörler bakımından ilgili düzenleyici kurumların kendi mevzuatlarından kaynaklanan bu tür yetkileri bulunmaktadır. Doğal tekel niteliğindeki kimi piyasalar bakımından fiyat düzenlenmesi belirli koşullarda haklı da görülebilmektedir. Ancak doğal tekel niteliğinde olmayan sektörler bakımından fiyat düzenlemesinden olabildiğince kaçınılması gerekmektedir. Bu tür uygulamalar piyasa oyuncuları için yanlış sinyaller verilmesine ve ekonomik kararlar alınırken hatalı sonuçlara ulaşılmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle kısa vadede kimi sorunlara çözüm bulma amacıyla hayata geçirilen tavan ve taban fiyat uygulamalarının, uzun vadede sosyal refahı olumsuz etkileyebileceğine yönelik önemli endişelerimiz bulunuyor. Özellikle taban fiyat uygulamasının: tüketici refahını doğrudan doğruya etkilemesinin yanında, verimsiz yatırımların önünü açmak ve piyasada yer alan verimsiz teşebbüslerin varlığını sürdürmelerini sağlamak gibi yönleri nedeniyle kaynak dağılımını son derece olumsuz etkilediği unutulmamalıdır. Zaten sınırlı olan kaynaklarımız, o kaynakları en doğru kullanacak sektörlere yönlendirilmelidir.

EPDK ile işbirliği ve bilgi alışverişi sağlıklı bir şekilde yürütülüyor

Arz güvenliğinin sağlanması için milyarlarca dolarlık yatırımların yapılması planlanan enerji sektöründe, EPDK ile yaptığınız çalışmalar ve işbirlikleri hakkında bilgi verir misiniz?

Rekabet Kurumu ve EPDK arasında halen imzalanmış herhangi bir hukuki metin olmamasına rağmen, işbirliği ve bilgi alışverişi gayet sağlıklı bir şekilde yürütülmektedir. Fakat, genel olarak, sektörel düzenleyici kurumların, kendilerine kanunla verilen düzenleme görevlerini yaparken, rekabet hukukunun uygulanması konusunda uzmanlaşmış, bir tür şemsiye kurum niteliğindeki rekabet otoritelerinin görev alanına müdahale etmemeleri ve rekabetçi duyarlılığı dikkate almaları; rekabet otoritelerinin de, sektörü daha yakından tanıma avantajına sahip bulunan düzenleyici kurumların sektöre özgü amaçlarının toplumsal faydaya olan katkılarını ortadan kaldıracak müdahalelerde bulunmamaları; her iki otoritenin de bilgi birikimlerini paylaşabilmeleri için, otoriteler arasında açık bir iletişim, işbirliği ve koordinasyon modelinin belirlenmesi ve uygulanması gereklidir. Bu aşamada, Türkiye enerji sektörlerine ilişkin olarak, yetki çakışması sonucu doğabilecek sorunların yaşanmaması, aynı zamanda sektörel işbirliği ve koordinasyonun sağlanabilmesi için, Rekabet Kurumu ve EPDK temsilcilerince üzerinde uzlaşılacak bir işbirliği mekanizmasının ortaya konulmasının; görüş bildirme, bilgi alışverişi ve işbirliğinin niteliğinin ve süreçlerin saptanacağı bir hukuki metin üzerinde taraflarca çalışılması faydalı olacaktır. Nitekim, Rekabet Kurumu tarafından 2009 yılında, henüz, tek taraflı olarak yürütülen bir çalışma başlatılmıştır. Söz konusu çalışma kapsamında, iki kurum arasında nasıl bir işbirliği ve koordinasyon modeli belirlenmesinin uygun olacağının araştırılması için, mevcut enerji piyasası kanunları ile 4054 sayılı Kanun΄daki olası yetki çatışmaları ve ortak çalışma alanları irdelenmekte; rekabet otoriteleri ve sektörel kurumlar arasındaki işbirliği ve koordinasyon konularında diğer ülke ve sektör örnekleri incelenmektedir. Bu çalışma belli bir olgunluğa eriştiği zaman EPDK ile paylaşılacak, onların da görüş ve önerileri alındıktan sonra mutabakata varılan şekli ile yürürlüğe girecektir.

‘18 Eylül’den itibaren Tebliğ’in gereklerinin yerine getirilip getirilmediği sıkı bir şekilde takip edilecek’

Rekabet Kurumu, önce Akaryakıt Sektör Raporu, ardından intifalarla ilgili kararlarıyla akaryakıt ve LPG sektörünün gündemine geldi. İntifa kararının, sektör oyuncuları arasında bazı belirsizliklere yol açtığı, yatırımcıların önünü göremediği şeklinde bir takım eleştiriler var. Bu konuda bundan sonraki süreçte Rekabet Kurumu΄nun rolü ve işlevi neler olacak?

Rekabet Kurulunun konu ile ilgili ilk kararlarını aldığı tarihten bugüne kadar, kararların uygulamaya yansıyacak yönleri ile ilgili olarak zihinlerde ortaya çıkan soru işaretlerini gidermek için son derece yoğun bir bilgilendirme faaliyeti yürüttük. Bu kapsamda bildiğiniz gibi 1. Daire Başkanlığımız tarafından hazırlanan konu ile ilgili sıkça yöneltilen sorulara ilişkin son derece açık ve anlaşılır bir metin hâlihazırda Kurumumuz internet sitesinde yayımlanıyor. Yine bu çerçevede sektörden gelen hiçbir görüşme talebini geri çevrilmemekte, başta ticaret ve sanayi odaları bünyelerinde düzenlenen sektörel toplantılar olmak üzere çok çeşitli platformlarda bizzat Kurumumuz meslek personeli tarafından sunumlar yapılıp, sektör temsilcilerinin soruları ilk ağızdan cevaplandırılmaktadır. Bununla birlikte bildiğiniz gibi, Rekabet Kurulunun geçtiğimiz haftalarda aldığı iki önemli karar bulunuyor. Daha önce üzerinde hiçbir şekilde akaryakıt istasyonu işletilmemiş arsalar veya araziler üzerinde kurulacak istasyonlara ilişkin anlaşmalar bakımından Rekabet Kurulu 10 yıla kadar şartlı muafiyet tanıdı bu kararlarında. Muafiyet tanınmasının koşulu ise; bayilerin beşinci yılın sonunda geriye kalan süreye tekabül eden yatırım bedelini ödeyerek anlaşmayı sona erdirmeleri hususunda tarafların uzlaşması şeklinde belirlendi. Bu şekilde Kurul esasında beş yıl prensibinin çok dışına çıkmadan, yatırımcıya 10 yıllık bir süreyi dikkate alarak yatırım planlaması yapabilme imkanı sağladı. Böylelikle özellikle dağıtıcılar tarafından sıkça dile getirilen "beş yıllık sürelerin yeni kurulacak istasyonlara ilişkin fiziki yatırımların geri dönmesi için yeterli olmayacağı, buna karşın beş yıl kuralında ısrarcı olunması halinde, bu durumun bedavacılık sorununa yol açacağı" eleştirisi de giderilmiş oldu. Bu noktada burada yatırımla kastedilenin, istasyona özgü fiziki yatırım olduğunu vurgulamakta fayda görüyorum. Şöyle ki; bu şekilde dağıtıcıların ve bayilerin, yatırımın miktarı ve beşinci yılın sonunda geriye kalan kısma denk gelen tutarın bayi tarafından ödenerek anlaşmanın sonlandırılabileceği konusunda anlaşmaları şart olduğu için, beşinci yılın sonunda bayi mevcut anlaşmayı sonlandırmayı tercih ettiği takdirde, dağıtıcı tarafından yapılan yatırımın kalan kısmı bayi tarafından ödeneceğinden, dağıtıcının herhangi bir zarara uğraması da söz konusu olmayacaktır. Diğer yandan unutmamak gerekir ki, Rekabet Kurumu bir kamu idari otoritesidir. 2002/2 sayılı Tebliğ uyarınca 18 Eylül 2010 ve sonraki tarihlerde sona erdirilmesi gereken anlaşmalar bakımından, taraflar arasında daha önce karşılıklı olarak sağlanan menfaatlere ilişkin mahsuplaşmanın nasıl yapılabileceği, takdir edersiniz ki, hukuk mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Bu konuda 4054 sayılı Kanun, Borçlar Kanunumuza atıfla geri ödemede uygulanacak olan hukuk kurallarını belirlemiş olup mahkemelerce bu kurallar çerçevesinde bir değerlendirme yapılacağı muhakkaktır. Rekabet Kurumunun bu noktadaki işlevi, mahkemelerce talep edilmesi halinde konunun kendi alanına giren boyutlarıyla ilgili bilirkişilik yapmak olabilir. Bunun dışında Rekabet Kurulu, her zaman olduğu gibi konuyla ilgili kararlarını düzenli olarak Kurumumuz internet sitesinde yayımlamaya ve bu şekilde konunun ilk kez ele alınan yönlerini kamuoyuyla paylaşmaya devam edecektir. Son olarak, özellikle 18 Eylül tarihinden itibaren 2002/2 sayılı Tebliğ gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin sıkı bir şekilde takip edileceğini belirtmekte de fayda görüyorum.

‘RK rekabet savunuculuğu görevini de yerine getiriyor’

Stratejik bir öneme sahip olan enerji sektörüne yönelik özel çalışmalarınız bulunuyor mu?
Rekabet Kurumu, diğer sektörlerde olduğu gibi enerji sektöründe de 4054 sayılı Kanunun ana maddeleri olan 4. , 5. , 6. ve 7. maddelerin uygulamaları dışında, "rekabet savunuculuğu" görevini de yerine getirmektedir. Söz konusu görevi sırasında, Rekabet Kurumu, örneğin, kanun ve ikincil mevzuat taslaklarına, çeşitli kamu kurum/kuruluşlarına ve sektör derneklerine görüş vermektedir. Rekabet savunuculuğu rolüne ek olarak Rekabet Kurumu, enerji sektörlerini geniş çaplı bir şekilde ele almak, serbestleşme ve piyasaların rekabete açılması aşamalarında sektör yetkililerine yardımcı olabilmek ve tavsiyelerde bulunmak için sektör araştırması da yapmaktadır. Şu ana kadar akaryakıt piyasasının işleyişi ve sektörün rekabetçi sorunlarıyla ilgili olarak bir sektör araştırması yapılmıştır. Söz konusu çalışma kapsamında elde edilen bilgiler ve yapılan tespitler 2008 yılında yayınlanan Akaryakıt Sektörü Raporu ile kamuoyu ile paylaşılmıştır. Benzer bir şekilde, geçen ay alınan bir Kurul kararı sonucunda ise doğal gaz sektörüne ilişkin kapsamlı bir sektör araştırması başlatılmıştır; tamamlandığında aynı şekilde kamuoyu ile paylaşılacaktır.

Gazetemiz aracılığıyla enerji sektörüne nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Enerji sektörümüzün güzide aktörlerine şu hususu özellikle hatırlatmak isterim: Adil bir rekabetçi ortamın teşkili, en çok teşebbüslerin yararınadır. Bu nedenle teşebbüslerimizin rekabet kurallarının kendilerini tehdit etmediğini, tersine koruduğunu kavradıklarında etkin rekabet sürecinin doğal paydaşları olacağına inanıyorum. Bu çerçevede Rekabet Kurumu, ülkemiz enerji piyasalarında rekabet ortamının güçlendirilmesi ve rekabetin önündeki yapısal engellerin giderilmesi için var gücüyle çalışmaya devam edecektir. Rekabet Kurumunun "yasakçı" ve "cezacı" olmadığı, bilakis, başta teşebbüslerimiz ve tüketicilerimiz olmak üzere toplumun her kesimine yönelik fayda sağlayacak bir çaba içinde olduğunu özellikle ifade etmek isterim. Bu nedenle enerji sektörümüzdeki paydaşlarımızın da bu çabalarımıza katkısı ve desteği gerek sektörümüz gerekse toplumumuz açısından son derece önemli sonuçlar doğuracaktır.

 

 

www.petroturk.com

 

HABER ARŞİVİ

Aylara Göre Haber Sayıları: Haberleri görmek için sayıların üzerine tıklayın.

Yıllar Oca. Şub. Mar. Nis. May. Haz. Tem. Ağu. Eyl. Eki. Kas. Ara.
2024 35 40 30 20 8 0 0 0 0 0 0 0
2023 46 37 55 111 55 43 50 52 48 44 24 35
2022 80 89 110 58 77 91 54 50 49 62 60 59
2021 34 41 62 51 43 41 36 40 51 59 41 58
2020 13 7 28 71 51 38 27 14 29 32 41 43
2019 26 25 25 18 15 27 15 22 24 21 17 20
2018 17 30 22 13 32 19 20 19 41 43 46 37
2017 23 17 34 17 23 29 27 27 24 31 28 27
2016 23 34 21 41 27 29 7 25 13 27 26 26
2015 18 19 30 25 5 23 21 29 13 21 8 30
2014 18 13 21 19 18 13 9 15 9 11 22 23
2013 20 16 23 24 22 29 22 20 17 20 18 23
2012 22 34 49 30 24 27 26 23 13 17 9 25
2011 9 6 11 12 8 18 18 8 4 11 18 16
2010 14 14 15 10 8 7 14 5 12 4 7 26
2009 16 23 23 17 26 41 51 38 17 28 31 23
2008 3 5 3 2 2 8 7 11 8 17 28 15
Haber Tarih Aralığı: 2010 - 4. ay
  • PETLİNE PETDER ÜYESİ OLDU. (20 Nisan 2010 Salı)
  • AKARYAKITTA TRAJİKOMİK GERÇEKLER (8 Nisan 2010 Perşembe)
  • İPRAGAZ EXENGAZ’I DEVRALDI (6 Nisan 2010 Salı)